Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Srebrenitsa Anısına: Gönderilmemiş Mektup...

Resim
Gözbebeğim; Yağmur yağıyor,güneş açıyor ve sonra tekrardan yağmur başlıyor. Pencereye damlalar vuruyor,ben yine seni hatırlıyorum. Birkaç ay öncesine gidiyorum,korkuyorum... Yıllar önce verdiğin mızıkayı cebimden çıkarıp çalıyorum bazen... Bu dört duvara alıştım. Şayet vaktinden önce özgürlüğüme kavuşursam,seni bulamamaktan korkuyorum. Sadece benimsediğim seni... ''Esaret'in Bedeli''nde  kütüphane görevlisi yaşlı Brooks'un korkusu ya da. Sahi ben ne yapacağım? Uzun bir geçmişi ardında bırakmış ben... ''Her şey zaman da'',diyordun. Zamanı sadece bir yalan olarak görüyordum,avutulmak için bir söz,kendini kandırmaca. Zamanı yenmek için yazı yazıyorum sana,güya alışıyorum... Ama hayır,birlikte geçirdiğimiz zamanı iyi pişmemiş bir yemek gibi koyuyor önüme. Belleğim şirazesinden çıkıyor. Trajedi... Bazı geceler aksediyor ama,çekilmez oluyor öyle zamanlarda. Bir şey hatırlıyorum,tek bir hareketten oluşan alakasız bir anı... Beş yaşında bir

Srebrenitsa Katliamı : Onların Suçu Müslüman Olmaktı...

Resim
Avrupa'nın göbeğinde en verimli, en bereketli topraklarındayız. Annemler Almancı olduğu için arabayla Almanya'ya giderken, eski Yugoslavya'da gördüklerini anlatırdı. Doğu Karadeniz görmüş birisinin, oradaki yeşillikten ve doğadan övgü dolu sözlerle bahsetmesi çok şaşırtmıştı beni. Fakat 90'ların başından itibaren, bu coğrafyada işler iyiye gitmemeye başlamıştı... Not: Yazıyı okurken yukarıdaki parçayı dinlemenizi tavsiye ederiz.  Bölgedeki Sırp güçleri hem Hırvatlarla hem de Boşnaklarla iyi geçinememekteydi. Önce 1991-1995 yılları arasında yapılan savaşlarla Hırvatlar, Sırp güçleri kontrolündeki Yuguslavya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan ettiler. Boşnaklar da Sırp güçlerinin baskı ve zulümlerinden yılmış, adeta her gün ölümü bekler gözlerle yardım bekliyorlardı. Sırp güçlerinin kontrolündeki bölgelerde Boşnak nüfusa gün geçtikçe yapılan zulüm artıyordu.  Yıl 1993'ü gösterdiğinde ise artık insanlık onurunu kaybetmiş Sırp güçleri Boşnaklar

İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye: Taraf mıyız? Tarafsız mıyız?

Resim
Ülke kıtlıktan kasıp kavruluyordu. İsmet İnönü'ye karşı ülkeyi ekonomik kıtlığın pençelerine ittiği için bir öfke birikiyordu. Ülke Kurtuluş savaşından çıkalı 20 yıl olmuş ve İsmet İnönü ülkeyi savaşa sokmamaya çalışırken bir yandan da kıtlıkla mücadele etmek zorundaydı. Ekmek karneye bağlanmış, zenginlerden ve özellikle gayrimüslimlerden yüksek vergiler toplanmaya başlanmıştı. Kısacası İnönü, ülkeyi savaşa sokmamak için her yolu denemişti.Bir gün yanına gelip "Sizin yüzünüzden şeker yiyemiyorum. Bizi parasız bıraktınız." diyen bir çocuğa "Belki şekersiz kaldın ama babasız kalmadın..." demişti.  Türkiye'de işler kötüye gidiyordu. Zaten yeni bir savaştan çıkılmış, halk perişan bir şekildeyken nereden çıkmıştı bu savaş? Aslında devlet adamları, Büyük Önder Atatürk'ün öngörüsü sayesinde bu savaşın geleceğini biliyorlardı. Atatürk 1931 yılında Amerikalı General McArthur'a  "Versay Antlaşması I. Dünya Savaşı'nı hazırlayan nedenlerin h

Dresden: Tarihe Gömülen(!) Tarihi Şehir...

Resim
1890'larda Dresden Takvimler 1945'in Mayıs ayını gösteriyordu... Ruslar Berlin'e girmiş ve İkinci Dünya Savaşı'nı bitirmek üzereydiler. Erkekler için savaş çoktan bitmişti. Ya teslim olmuşlar ya da savaşta ölmüşlerdi. Fakat kadınlar için savaş bitmemişti. Ruslar gördükleri Alman kadınlara hiç düşünmeden tecavüz ediyorlardı. Alman bir bayanın anlattıkları buna en büyük örnekti : "Bir tane Rus askeri beni yere fırlattı. Başım merdiven basamaklarındaydı. Askerlerden biri etrafı gözetlerken, biri elbiselerimi yırtıp, bana acımasız bir şekilde tecavüz etmişti.". Fakat aynı kadın şunları da demişti:  " Fakat o sıralar, tepemde bir Amerikan olmasındansa, karnımda bir Rus çocuğunu taşımayı tercih ederim ". Bu Alman kadının bahsettiği, müttefik kuvvetlerinin Almanya üzerinde gerçekleştirdiği inanılmaz ölçülerdeki hava saldırılarıydı. İngiliz ve Amerikan kuvvetleri bütün Almanya'yı  acımasızca bombalamışlardı.  Bugüne kadar sizlere hep Joseph Meng

Sivas Katliamı: Bu toprak bir toplumun yandığı yerdir.

Resim
Belki inanmayacaksınız ama, bu konuyla ilgili yazmaya çok çabaladım, çok uğraştım. Araştırdım. Öğrendim. Yeni bilgiler edindim. Fakat ne benim, ne de bugüne kadar yazılanların hiç birinin, birazdan aşağıda izlemeye başlayacağınız belgesel kadar gerçekleri gösteren, insanın için dağlayan bir eser olmadığını görünce, yazdıklarımın, yazacaklarımın bu eser karşısında anlamsız kalacağını düşünerek vazgeçtim.  O dönem nasıl bir siyasi ihmalin, nasıl bir güvenlik ihmalinin olduğunu, Refah Partisi şehir meclisi üyesinin Aziz Nesin için "Aradığımız hayvan bu, bunu halka verin" dediğini, İtfaiye görevlisinin Aziz Nesin'i nasıl bir çuval gibi halkın önüne ittiğini gösteren, Hayatını kaybedenlerin bedenlerinin nasıl taşındığını sizlere anlatan, Kısacası bu katliamdan önce, katliam esnasında ve katliamdan sonra görüp görebileceğiniz her şeyin var olduğu bu belgeseli sizlerle paylaşmak istedim. Sivas Katliamı'nın davası zaman aşımından düştü. Penguen dergisinin kapağı ise